Modern Çağdaşın Krokisi

Özkan Eroğlu Öncelikle böyle bir başlığın etrafında, ilk düşünme ile beraber bazı sorular beliriyorve bu sorulara cevap vererek işe başlamak gerekiyor. Soru 1: Sanatçı bir felsefeci midir? Sanata felsefenin mi, yoksa felsefecilerin gözüylemi yaklaşmak gerekir?Cevap 1: Sanatçı bir yaratandır. Yaratılan bir şeyin de mutlak felsefesi vardır.Sanatçı yaratırken, daha önce olmayan, özgün bir oluşumu ortaya koyar. Bu özgünoluşumu kabul ettirdiği veya dayandırdığı noktanın ismi de onun OluşumFelsefesini açığa çıkarır. Bu felsefeyi dışarıdan algılamak, anlamak için, izleyicimutlak surette sanatçının ortaya koydukları olan Yapıttan hareket etmelidir. Birsanatçıyı en iyi çözümleyen şeyin ismi Yapıttır. Bu noktada Yapıt=Felsefe gibibasit bir formül de ileri sürülebilir. Felsefe, tek başına bir sosyal bilim alanıdır ve bu alanın tarihini iyi inceleyerek,sanatı, sanatçıyı ve yapıtlarını algılamaya çalışırken bu alandan yararlanabiliriz.Sanata felsefenin gözüyle bakacak kişi sanat felsefecisidir. Yani sadece felsefeveya onun tarihi ile ilgilenmeyen, yanı sıra sanat tarihi, estetik, sosyoloji, psikoloji,teoloji vb. gibi alanlarda da yetkinliği bulunan bir kişidir sanat felsefecisi.İşte tam bu aşamada sanata felsefi yaklaşımlarda bulunabilecek bir başkaalan olan sanat felsefesi alanı ile karşı karşıya geliriz. Sanattaki asıl felsefiyerleştirmeleri, söylemleri, sınıflandırmaları, bu alan yapacaktır. Fakat buradaşunu da ifade etmekte bir yarar olabilir: Her alanın yetişmiş kişisi gibi, saltfelsefe adamının da, sanat üzerine söyleyecekleri olabilir. Bu söylenenlersadece bir aforizma, yaklaşım veya bir yorumdan öteye gitmeyecektir.Sanat felsefesi alanı, bunu yapan kimsenin kendi özgür, bilgi/bilim destekli açıklamalarınıkapsar. Felsefe alanı ise bunu yapan kimsenin kendi özgür olmayan,tamamen felsefe tarihine dayanan/bilim destekli açıklamaları kapsar. Bu ayrımainanmak gerekir her şeyden önce. Kısaca, sanattaki felsefi açılımları ortaya sermekiçin mutlak sanat felsefecisi olmak şarttır. Bu şartı yerine getirebilmenin iseyorucu bir öğrenme yolundan ve müthiş bir özveriden geçtiğini ifade etmeliyim.Soru 2: Çağdaş sanat ve Modern sanat tanımları neyi ifade ederler? Çağdaşolan modern olabilir mi, ya da tersten söyleyişle modern olan çağdaş olabilirmi?Cevap 2: Çağdaş sanatın ne olduğunu ve sınırlarını iyi tespit etmek gerekir öncelikle.Hemen belirtelim ki çağdaş sanat, havasını soluduğumuz ve hakkındabir söyleme yetkimizin olduğu bir zamanı ifade eder. Çoğu zaman modern kelimesiylekarıştırılan çağdaş kelimesinin asla aynı anlamları taşımadığını da buradabelirtmekte müthiş bir yarar var. Modern olan her çağda olabilir. Yani herçağın modern sanatı vardır yargısı us’ta sürekli taze biçimde barındırılmalıdır.Bu cevap üzerinde derinleşirken sonuç olarak şu yargıda bulunulabilir o zaman:modern olan çağdaş olmayabilir. Çağdaş olan da modern olmayabilir. Sanattamodern olma, bir kalabalıktan öne çıkmak gibi açıklanabilir. Sanatta çağdaş olmak ise kesinlikle yorumu yapacak olan kişinin söz konusuçağ ile zamandaş olmasını ister. Şimdi bu noktada aklıma gelen şunu da ifadeetmem de bir yarar olacaktır: Bir çağın klasik ve modern olanlarını birbirindenayırmak birinci dereceden sanat felsefesinin bir görevidir. Modern olan ileri birsöylem geliştirdiğine göre, o çağdaki biricik söylemi ya da sanat felsefelerini deortaya koyan olacaktır, şüphesiz. Buradan Çağdaş sanat dediğiniz zaman ben vesizler ilişik olduğumuz çağ gereği 20. yüzyılı ve çok az bulaştığımız 21. yüzyılınbaş zamanlarını anlıyorum. İşte bugünkü konferans değinmelerim sözünü…

Daha Fazla

Din Felsefesi

insan yaşamında derin ve köklü bir yer tutar. Din, insanın varoluşu, evrendeki yeri ve anlam arayışıyla ilgili temel sorularına yanıt aradığı manevi bir sistemdir. Din felsefesi ise, dinin doğasını, tanrının varlığı, inanç, ibadet ve ahlaki kurallar gibi konuları ele alarak bunları akıl ve mantık süzgecinden geçiren bir düşünce alanıdır. Din felsefesi, insanın sadece tanrıya veya aşkın bir güce inanmasının ötesinde, bu inancın nasıl şekillendiğini, dinin insan yaşamında ne anlama geldiğini ve bu inanışın toplumsal düzen üzerindeki etkilerini anlamaya çalışır. 1. Din ve İnanç Kavramları Din ve inanç, çoğu zaman eş anlamlı olarak düşünülse de farklı boyutları vardır: İnanç (İman): İnanç, bireyin bir tanrıya, aşkın bir güce ya da evrensel bir düzene dair derin bir bağlılığı ve güven duygusudur. Bu, bireyin akıl yürütme sürecini aşan, daha çok sezgiye, içsel bir deneyime dayanan bir kavrayış şeklidir. İnanç, bireyin yaşamına anlam ve amaç katan temel motivasyonlardan biridir. Din: Din, inanç sistemlerinin toplumsal bir form kazanmış halidir. Belli ritüeller, ibadet şekilleri, kutsal kitaplar ve öğretiler aracılığıyla bireylere bir yaşam tarzı sunar. Dinin temel amacı, bireyin manevi tatmin arayışına rehberlik etmek ve toplumsal düzeni sağlamaktır. Her dinin belirli dogmaları ve kutsal öğretileri vardır, ancak bu öğretiler tarihsel ve kültürel bağlam içinde farklı şekillerde yorumlanabilir. 2. Din Felsefesinin Temel Soruları Din felsefesi, bazı temel sorular etrafında şekillenir. Bu sorular, dinin doğasına dair derin düşünceleri barındırır ve dinin insan yaşamındaki rolünü anlamaya çalışır: Tanrı’nın Varlığı: Din felsefesinin en eski ve en temel sorularından biri, tanrı ya da aşkın bir gücün var olup olmadığıdır. Tanrı’nın varlığına dair üç temel yaklaşım vardır: Teizm: Tanrının var olduğunu savunan bu görüş, evrenin bir yaratıcı tarafından var edildiğini ve tanrının evrendeki her şeye müdahil olduğunu ileri sürer. Bu yaklaşım, Hıristiyanlık, İslam ve Yahudilik gibi dinlerde yaygındır. Deizm: Tanrı’nın evreni yaratıp ardından onu kendi doğa yasalarına göre işleyişine bıraktığına inanan bir görüştür. Deistler, Tanrı’nın evreni yarattığını kabul ederler, ancak Tanrı’nın evrene sürekli olarak müdahale etmediğine ve mucizeler gerçekleştirmediğine inanırlar. Onlara göre, Tanrı, evreni kusursuz bir düzenle yaratmış ve insanlara akıl ve özgür irade vererek, bu düzen içinde kendi yollarını bulmalarını sağlamıştır. Ateizm: Tanrının varlığını reddeden bu görüş, evrenin rastlantısal ya da doğal yasalarla açıklanabileceğini savunur. Ateistler, tanrının varlığına dair yeterli kanıt olmadığı için tanrı inancını reddeder. Agnostisizm: Tanrının var olup olmadığı konusunda kesin bir bilgiye sahip olunamayacağını savunan bu yaklaşım, bu tür metafiziksel soruların insan zihninin ötesinde olduğunu öne sürer. Agnostikler, tanrının var olup olmadığını bilemeyeceğimizi düşündükleri için bu konuda tarafsız kalmayı tercih ederler. Kötülük Problemi: Tanrı’nın varlığıyla ilgili bir başka önemli felsefi soru, kötülük problemidir. Bu sorun, özellikle teistik inanç sistemlerinde dile getirilir: “Eğer tanrı her şeyi biliyorsa, her şeye kadirse ve tamamen iyiyse, dünyada kötülük neden var?” Din felsefecileri, kötülüğün varlığını açıklamak için çeşitli argümanlar geliştirmiştir. Bu konuda geliştirilen bazı savunular: Özgür İrade Savunusu:…

Daha Fazla

Sanat Felsefesi

Özkan Eroğlu Sanat felsefesi, sanatın doğasını, amacını, anlamını ve değerini inceleyen bir disiplin. Sanatın ne olduğu, neyi temsil ettiği ve sanat eserlerinin neden estetik bir deneyim sunduğu gibi temel sorulara odaklanır. İnsan olmanın önemli bir unsuru olarak sanat, insanın dünyayı anlama, duygularını ifade etme ve toplumsal değerlerle iletişim kurma şeklidir. Sanat felsefesi, bu süreci anlamlandırarak estetik deneyimlerin ve sanat eserlerinin etkisini kavramaya çalışır. 1. Sanatın Tanımı Sanat, birçok farklı şekilde tanımlanabilir ve bu tanımlar tarihsel, kültürel ve felsefi perspektiflere göre değişiklik gösterebilir. Sanat felsefesinin ilk ve en temel sorusu, “Sanat nedir?” sorusudur. Sanatı tanımlarken şu yaklaşımlar öne çıkar: Mimesis (Taklit): Platon ve Aristoteles gibi antik filozoflar, sanatı doğanın taklidi olarak görmüşlerdir. Mimesis kavramı, sanatın dünyayı temsil eden bir ayna gibi olduğunu savunur. Özellikle klasik dönem sanat anlayışında, doğadaki güzellikleri yansıtmak, sanatçının en büyük amacı olarak kabul edilmiştir. İfade (Expression): Sanatın sadece bir taklit değil, sanatçının duygularını, düşüncelerini ve iç dünyasını ifade etmesi gerektiği görüşü, Romantik dönemde öne çıkmıştır. Bu görüşe göre, sanat bir duygu ifadesi aracıdır ve sanatçının bireysel deneyimleri sanat eserlerinde yankı bulur. Formculuk: 20. yüzyılın başında gelişen biçimcilik akımı, sanatın özünün biçimde yattığını savunur. Bu anlayışa göre, sanatın değeri, içeriğinden çok, onu oluşturan şekil, renk, kompozisyon ve yapıdadır. Sanat, bu unsurların başarılı bir şekilde bir araya getirilmesiyle var olur. Sanat Olarak Oyun: Alman filozof Friedrich Schiller, sanatı bir oyun olarak görür. Ona göre sanat, insanın zorunluluklardan ve günlük yaşamın sıkıcı gerçekliklerinden kaçışını sağlar. Sanat, insanın yaratıcı doğasını ve özgürlüğünü ifade ettiği bir alan olarak değerlendirilir. 2. Estetik Deneyim Sanat felsefesinin diğer önemli bir sorusu, sanat eserinin insan üzerinde nasıl bir etki bıraktığı ve bu etkinin neden estetik olarak tanımlandığıdır. Estetik deneyim, bir sanat eserine bakarken ya da onu dinlerken yaşanan özel bir duygu durumudur. Estetik deneyimi anlamak için şu kavramlar ele alınır: Güzellik: Sanat eserlerinin estetik değerinin büyük bir kısmı güzelliğe dayalıdır. Ancak, güzellik kavramı, sanat felsefesinde oldukça tartışmalı bir konudur. Klasik sanat anlayışında güzellik, ölçü, uyum, simetri ve dengeyle ilişkilendirilirken, modern ve çağdaş sanatta güzellik kavramı sorgulanmış ve çoğu zaman çirkinlik ya da kaos da estetik değere sahip kabul edilmiştir. Yüce (Sublime): Estetik deneyim, yalnızca güzellik ile sınırlı değildir. Yücelik, insanı aşan, büyüklüğü ve kudreti karşısında hayranlık uyandıran bir deneyimi ifade eder. Doğa olayları ya da büyük ölçekli sanat eserleri, insanı küçük ve önemsiz hissettirebilir, ancak bu deneyim de estetik bir haz sunar. Edmund Burke ve Immanuel Kant, yüce kavramını estetik felsefelerine dahil etmişlerdir. Estetik Duyarlılık: Sanat felsefesi, estetik duyarlılığın bireyler arasında nasıl farklılaştığını ve bir eserin neden bazı insanlar için daha etkileyici olduğunu da araştırır. Estetik zevk, kültürel, kişisel ve toplumsal faktörlerden etkilenir. 3. Sanatın Amacı ve İşlevi Sanatın işlevi ve amacı, tarih boyunca farklı yorumlanmıştır. Sanat felsefesi bu konuda çeşitli kuramlar sunar: Sanatın Eğitici Rolü: Antik Yunan’da, sanatın…

Daha Fazla