Sanat ve kitap kendi özerk alanlarında kalarak hayatımızı dönüştüren, bir birey olarak insanın en karanlık yanlarından en aydınlık tutumlarına kadar onu gösteren bir özelliğe sahiptir. Bu tabi ilk ele alınan bir özellik olarak büyük harflerle sanat dediğimizde bizi ilk başta ele geçiren düşüncelerdir. Oysaki bir müze gezdiğimizde veya bir boşluğa düştüğümüzde gördüklerimizi anlamlandırmanın bir yoludur. Sanat, dünyanın formal düzenine felsefi bir bakışla yaklaşmanın göstergelerini verir. Bir sanat eserinden anlamak onun görsel duyu ile ilgili bir farkındalık, akıl yetisine hizmet eden kavramlar bütünü olarak görmek demektir. Daha sonra sanat eserinin formal yapısından hareket ederek girdiğimiz ideolojik düşünceler sanat eserinin hikayesini mağara devirlerinden çağdaş sanata kadar yazmaya başlar. Bu 18. Yüzyılda sanatın büyük harflerle ayrı bir bilim dalı olarak tanınmasıyla rasyonel bir boyut kazanır. Daha doğrusu tarihin,eleştirinin, felsefenin, bilimselliğin birbirine karıştığı bir izlek oluşturmasına yardımcı olur. Sanatçının yaratıcı izleği sanatın bu farklı izlekleriyle yaşam bulur ve yaratıcı denilen dinsel alandan çıkıp seküler alana yönelmesinin ip uçlarını verir. Sanat yapıtı ve sanatçının adı geçmiş dönemlerde kültürel anlamda sanat olarak konulmasa da insanın tinselliğinin, deneyiminin, görsel imgelerinin kaydını tutmuştur..
Özünde kişinin varoluşunun peşinden giderek bulduğu gerçeklikler sanatın yön bulmasına yardımcıdır. Günümüzde geçmiş dönemlerde olduğu gibi bir sanat birikimi yok, o çok özlediğimiz pırıltılı sanat zamanları belki de bir daha geri gelmeyecek. Bu durumda bilinen anlamda sanatın yerine daha kaotik, daha farklı filozofilerin işler kılındığı bütünsel bir bakış gerekiyor. Sanatın kapılarından artık eski anahtarla giremeyiz. Sanatın ontolojik ifadeleriyle bütün zamanları kapsayan bir irade gücü gerekmekte, sanatın eylemsel ve deneyimsel yanıyla harekete devam etmeliyiz. Bu durumda tayin edici önce kişinin kendisi sonra çevresindekilerdir. İyi sanat ile iyi olmayanın ayrımını yapabilmek bugün sanat yapma edimlerini gerçekleştirirken doğru bir yol ayrımıdır. Bunun için sanatçılar sanat filozofisi ve sanat entelektüeli olmakla ilgili bir yolu yürümelidirler. Medayada gördüğümüz sığlık gittikçe kötüye iden durumun altında kaldığımızı gösteriyor. Aşırı bir güvensizik, eleştirel bir ortamın olmayıp bazı kurumlara bırakılan bir yük gibi sanat popüler kültürün anlam dünyasına terk edilmiştir. Yüzeysellikten arınıp bu karmaşanın içinde en azından eleştirel kalabilmeyi öğreten yorumlayıcı içeriklerle anda kalabilmeyi başarmak istiyoruz.
Hayatın sanat ile olan sosyal retoriklerini çoğumuz biliyoruz. Bunların bizim gözümüzde yarattığı bir dünyanın yanılgı ve abartılarla dou olduğunu zaman geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Sanatın kurduğu dünyadan, yarattığı romantizme hayatı ele geçiren anlamlara kendimizi bırakmayı seviyoruz. Yalnız çağrışımların dünyasından çıkıp kuşbakışı bir bakışla nesnel olanı görmek en çok birey olarak ihtiyacımızı karşılamaktadır. Sanatın alanında sanat yapıtının görüngülüer aleminin bize sunduğu filozofi söylendiği kadar kolay olmasa da bugünün içsel olarak boş dünyasında irademizi güçlü tutup tinsel olanı içeriye davet edecektir.