“Sanatın Zamanı”, bir modernizm ve sanat incelemesi olmasının yanı sıra modernlik olgusunu sanat hayat ilişkisi açısından sıkı bir şekilde masaya yatıran bir çalışma. Modernizmin konuları cinsiyet, kapitalizm, popüler kültür, Avangard ve kiç tartışmaları çağdaş sanat yapıtlarının izleğinde konuya eleştirel bir dinamizm getiriyor. Yoğun siyasal, tarihi bir dönemden geçen dünyanın şekillenme süreçlerinde sanatın ilerici kavramlarla birlikte oynadığı rol; sanatçı, yazar ve filozofların gözünden irdelenirken sanatın içinde var olduğu toplumla birlikte teorik ve pratik olarak değişen, sosyal bir kategori olarak ele alınması bu çalışmanın asıl amacını oluşturuyor.
Eugène Delacroix, Marcel Duchamp, Piet Mondrian, Barnett Newman, Pablo Picasso, Jackson Pollock, Joshua Reynolds, and Andy Warhol; Charles Baudelaire, Walter Benjamin, Pierre Bourdieu, Clement Greenberg, Immanuel Kant, Karl Marx, Jean-Jacques Rousseau, ve Friedrich Schiller gibi isimlerin filozofileri üzerinden sanatı, canlı ve çok boyutlu okumalarla katmanlaştırma çabası, deneyimin ötesinde zihinsel ve tinsel çağrışımları harekete geçiren bir işlev görüyor.

“Sanat yazımı genellikle sanatı “gündelik yaşam” ile karşılaştırır. Bu kitap, sanatı modern toplumun gündelik yaşamının ayrılmazbir parçası olarak inceliyor; sınıf ve sınıf çatışmasını temsil eden materyaller, cinsellik ve cinsiyet üzerine düşünme fırsatları sunuyor ve modern sanayi ile ekonomik ilişkileri araştırıyor.
Bildiğimiz anlamda sanat, tüm toplum biçimlerine özgü değildir;bizim toplumumuza özgüdür. Sanatın ne olduğu, insanlarınsanatın görevleri hakkındaki kavramlarıyla değişir; bu kavramlarda sosyal tarihinin bir parçasıdır. Toplumun tarihi, sanatı dışarıdanşekillendirmez; sanatçıların sanatı yapmanın ve düşünmenin
yeni yollarını bulma çabalarını içerir. Art in Its Time adlı eserdeki makaleler, sanat teorisinin ve tarihinin merkezi kategorilerinieleştirel bir şekilde inceliyor. Somut vaka çalışmalarına dayalı biranlama biçimi öneriyor; bu bağlamda on sekizinci yüzyılın yücelikve güzellik teorilerindeki cinsiyet içeriği, estetik “aura” üretiminde fotoğrafın rolü, siyasi sanatın sınırları ve sanatın, ticari kazanç düşünmeden kendi başına takip edildiğinde en yüksek fiyatlı nesneleri üretebilme paradoksunu araştırıyor. Kapitalist toplumda
sanatın yerini anlamak için alışılmadık derecede geniş bir tarihsel kaynak ve teorik perspektif yelpazesi kullanan Art in Its Time, sonsanat tarihi ve teorisinin birçok çıkmazından bir çıkış yolu sunuyor.”

12 Sanat- hayat deneyimi Avangard ve Sanat ilişkisi içerisindeideolojik açıdan birçok kez irdelenirken kuramsal boyutta sanatçıve filozofların bir araya geldiği bir okumayla anlaşılması bu kitabıngerçek amacını oluşturuyor.Sanatı tarihi ve felsefi yönleriyle birlikte düşünmek, hayatıniçindeki karşılıklara kendi öznelliğinizle cevap verdiğinizde gerçekleşiyor.Sanat ne sadece kuramsal bir serüven ne de sadece
sanatçıların izi sürülerek yapılan bir okuma çalışmasıdır. “Sanat,pratik bir öznellik deneyimidir”. Birden çok okumalar ve öznel değerlendirmelerlekatmanlaşan bir özellik göstermektedir. Modernçağı bu katmanlı okumalar olmadan, zihinsel ve tinsel farkındalıklarıgörmeden bir kanıya ve bir kanıta ulaşmak neredeyse imkânsızgibi gözüküyor. Sanat gücünü bu tinsel deneyimden almaktadır. Oyüzden sanatın gücünü kavramak çin gözün deneyiminin yanı sıraderinlikli bir plastik filozofi zihnini canlı tutmak gerekir. Bu, eleştirel zihinle her türlü kaynağa ve kavrama ulaşıp içindeki özü almaya çalışmakla mümkündür. Bu okumaların başında bize yüzlerce kaynaklasunulmuş içinden hala geçtiğimizi düşündüğüm modernizm
ve modern sanat geliyor. Modern sanat, bu oyunu açıkça oynasa dahi bazı gizli kalmış, hayata
dair etkiler sayesinde her daim sanat tarihini biçimlendirecek görünüyor.

Hayatı içeren söylemlerini çok sık duyduğumuz modernizmin kendi içindeki tutarsızlıkları, hayatı dönüştürme idealinin saplantılı yanları, duygunun ve düşüncenin kapitalizmin hizmetine girmesi gibi konular sanatın çehresini değiştirirken, sanatı anlamlandırma yönünde bazı delikler açar. Bu karmaşık, kaotik ilişkileri sanat kuramı üzerinden çözmeye çalışmak için başvurulan filozoflar ve sanatçılar konuyu daha da çetrefil hale getiriryor. Bu noktada Paul Mattick’in “Art in its Time” , “Sanatın Zamanı” kitabı hem bir derleme çalışma olması nedeniyle konuya sanat, estetik, cinsiyet, toplum, ekonomi ve hepsini kapsayan hayat üzerinden bakarken bir ideoloji ortaya koyar. Sanatın, çevresel kurduğu ilişkilerin bir toplamı olan ideolojik yapısı, onun varlığına dair fesefi bir yargı sunmaz ama onu sunan kuramcı-filozoflara kapsayıcı bir bakışla değinerek konunun niteliğini açıklıyor. Zamanın zihni üzerinden, sanatın ideolojisini tarafsız bir dille aktarıyor. Modern yaşamın sesini duyururken sanat yapıtlarıyla görsel kanıtlar oluşturuyor. Sanatçıların yaratıcı izleğini ortaya koyan detayları sanat yapıtları üzerinden değerlendirirken aynı zamanda modernizmin eleştirisini de net bir şekilde ortaya koyuyor. Sanatın ideolojik boyutunu kavramaya çalışmak siyasi, sosyolojik ve ekonomik değişimlerin, tarihin de izini sürmeye birbirleriyle olan ilişkiyi görmeye yardımcı oluyor. Bu sayede olgu ve olaylara yüzeysel bakmak yerine hem yüzeysel hem de derin bir gözle bakmaya çağırıyor.


Burada yaptığımız gibi sanatın ilişkiler kurma ve çağrışımları yönetme gücü hem kişinin kendisine hem de bu topluma olan etkisini sanatın duyumsatan olgusal kanıtlar sunar. Toplumsallığın sanata aktardığı (modernizmde olduğu gibi) eleştirel bilinç, özelliklesanatçı için doğru adımlar atması, yaratıcı eylemini beslemesi açısındanönemlidir. Zamanın zihniyle uyumlu olmak yerine bizdeki taklitçi Batı algısında olduğu gibi zamanın zihni içinde öznel birdeneyimi estetik içinde kalarak yaşabilmek önemlidir. Bilinç seviyesine
ulaşmamış gücün, enerjinin varlığı insan zihnine ulaştığındayaratıcı öznelliğin sonucunda bir yapıta dönüşür. Modernizmin kurguladığı alan bu bilinç seviyesine ulaşmamış rüyada gibi görünen
olasılıkları işlemek, yüzeye çıkarmak olmuştur. Burada sanat eleştirisi bağlamında yapıt eleştirisi yapmak gerekir. Toplumsal olgular, sanat ve hayat ilişkisinde devreye girerek bir arka plan oluştururken, Kant gibi kuramcı filozofların yaptığı olgulara kendifilozofileri ışığında bir yapı kurmak olmuştur. Bu anlamda modernizminrüya gibi ebedi metaforlarını anlamak mümkünleşmiş,görsel sanatların dinamizmi ortaya çıkmış, hayatla simbiyotik bir ilişkiye girmiştir. Bu, modernizmin dilini konuşurken eleştirel bir
mesafenin sürekli var edilmesi gerçeğine bizi götürür. Yeniden yapılanokumalar sanatın biricikliğini, filozofisini, sanat yapıtı yapmabiçimlerini modernizm adı altında zamansal olarak tek bir ana hapsetme
tehlikesi taşır. Yüce ve güzel olanın evrimi sanatın halesini ideolojik anlamıyla dönüştürmeye başlar. Her sanatçıda modernizmedair bir formlaştırma mantığının hakim olduğunu görürüz.


Bu gözle bakıldığında sanatçının öznelliği ve yaratıcı zihni modernizmtarafından yutulmak yerine onunla birlikte yeni alanlar, yenibir doğa ve kendinlik yaratıyorsa bu özgür bir sanatçı deneyimidir.Sanatın kendi gücü onun enerjisini var eden asıl kaynak olduğu sürecesanatın yaratıcı gücünden bahsedebiliriz. Bu durumu zamanın zihni, sanatın tinini besleyerek birlikte etkileşim halinde bulunurşeklinde açıklayabiliriz.

Sanatın gücü ise sanat yapıtının aurasını oluşturan, kozmik bir oluşumun sonucu olarak sanatçının aktardığı tinselliğin açığa çıkmasıdır. O nedenle toplumsal ideoloji tek başına yaratıcı sanatı belirleyemez. Güçler, formlar oluşturur ve oluşturdukları her formu dönüştürür. Bu pratik bir öznelliğin sonucudur. Sanatın, toplumsal işlevi olan hayatı iyileştirme ve dönüştürme ideallerini bu doğrultuda değerlendirmek doğru olamayabilir.Bu türden okumaların gerçekleşmesi Türkiye’de sanatın kurumsal yapısına ve pratikteki görünümünü netleştirmek açısından önemlidir. Bugüne değin tarihsel okumaların yanında performatif, deneyi ve gözlemi etkin kılan bilimsel bir bakışın olmayışı bir sistemsizliği beraberinde getirmiştir.

Türkiye’de resim sanatı için sanat hayat ikilemi bir transfer sonucu gerçek olmaya zorlanmıştır. Bu nedenle sanatın kuramını, sanat yapıtının estetik yönelimini tanımlayan zihinler yeterli sayıda çıkmamıştır.Türkiye’de sanata olan yetersiz bakışın bir göstergesi olarak sanat ve kültür hayatımızdaki yavanlığı, yozlaşmayı gösterebiliriz. Modernizmin üçüncü dereceden ülkelere transfer edildiği gerçeği, bizim Batı’daki sanat aurasıyla kıyaslanamayacak bir durumda oluşumuzun kanıtıdır. Bunun gibi birçok nedenden dolayı bir tin eksikliği yaşanmakta olup, sanat ve toplum bir araya gelememektedir. Sanatın gücü bir aura yaratıp sanattaki tinselliğin köklerini sanatçıların öznelliği üzerinden taşıyamamıştır.

1Paul Mattick, Art in its Time,Theories and practices of modern aesthetics,
Routledge,2003


2 Paul Mattick, Adelphi Üniversitesi’nde Felsefe Profesörüdür. Social
Knowledge (Sosyal Bilgi) kitabının yazarı ve Eighteenth-Century Aesthetics
and the Reconstruction of Art (18. Yüzyıl Estetiği ve Sanatın Yeniden İnşası)
kitabının editörüdür. Aynı zamanda International Journal of Political Economy
(Uluslararası Politik Ekonomi Dergisi) dergisinin editörlüğünü yapmakta ve
Arts, Art in America ve Artforum gibi yayınlarda eleştiriler kaleme almıştır.


Evrim Sekmen