• Romantizm, kelime anlamıyla ismini Roma, Romanesk arasındaki ilişki Romantizmin kelime anlamını verecektir. Romantik sözcüğünün Latincedeki Roma şehrinden gelmesi ilginçtir. Çünkü Romalılar hiç romantik değildirler. Sözüğün etimolojisindeki ilginç dönüşüm ortaçağda  gerçekleşiyor. Romanustan Romalı tavır anlamında Romanice zarfı türedi. Frenkler, Gauli fethetmiş ve bölgeyi Fransa haline getirmişlerdi. Frenkler, Almanca ve Felemenkçeye yakın bir Germen dilini konuşuyorlardı. Galya Romalıların ya da Latin dilini kendilerini fethetmiş olanların Fransızcadan ayırmak üzere romants sözcüğü kayıt altına alınır. Nihayetinde Frenkler dillerinden vazgeçip romanus dilini benimsediler.Romancehala Latin dilleri olan Fransızca, İspanyolca, Portekizce gibi dillere karşılık gelen terimdir. Romanus , eski Fransızca da yazılan her şey de kullanılmıştı. Şovalye edebiyatında kullanılmıştı.
  • Romantik edebiyat klasik edebiyatın karşıtıydı. Friedrich Schlegel 1790’larda romantik şiir hakkında yazmaya başladıklarında romauns sözcüğünün eski kullanımına Latince den farklı bir terim olarak kulak veriyorlardı. Romantik edebiyatın doğmakta olan anlamlarından biri Yunan ve Lastin edebiyatının karşıtıydı. Schlegel romantik kelimesi için “ Ben romantiği olgunun ve sözcüğün kendisinin türediği Shakespear’de, Cervantes’de, İtalyan şiirinde, şövalyelik, aşk ve fabl gibi daha eski modernler arasında arıyor ve buluyorum. Schlegel, romantiki dönem terimi olarak kullanmadı. Kimi çağdaş yazarları klasik olarak tanıdığı için romantik ile moderni özdeşleştirdiğini kabul etmedi.
  • Rene Wellek romantizm için üç norm ileri sürer.
  • Şiirin görünümü için hayal gücü
  • Dünyanın görünümü için doğa
  • Şairane üslup için ise sembol ve mit
  • Romantizm, sembolik ve içselleştirilmiş romans kurgusunda, kişinin kendisini benini ve başkalarıyla ve doğayla olan ilişkisini keşfetmesini sağlayacak araçları bulan, akıldan daha yüce ve kapsayıcı bir yeti olarak hayal gücüne imtiyaz tanıyan, doğada bir teselli bulmanın ya da bizzat doğayla uzlaşmanın peşinde olan, Tanrı’yı da kutsalları doğada veya ruhta içkin görerek, dini aşkınlıktan uzaklaştırıp teolojik doktrinlerin yerine metafor ile hisleri koyan; şiir sanatını ve insan yatırımlarının en yücesi olan tüm sanatları onurlandıran; neoklasik sanatın estetik anlayışlarına isyan eden; bireyi içsel olanı ve duyguları öne çıkaran bir ya da birbirine benzer birkaç Avrupa Kültür hareketiydi.
  • Duygudaşlık, Melankoli ve korku
  • Dönemi tanımlayan özellik aklın karşısında yer alarak ahlaki ve toplumsal yaşamımızın temeli olarak hislerimize özellikle de ortak hislerimize ya da duygudaşlığımıza atfettiği değerdi. Shaftesbury kontu, David Hume ve Adam Smith gibi makul filozoflar refleksiyon olmadan bizi harekete geçiren kalbimizin iyi karakter ve doğru eylem bağlamında sonuçları hesaplayan ya da yasalara dikkatle boyun eğen kavrayış gücümüzden daha iyi bir kaynak olduğunu iddia etmişlerdi. Estetik bir duyu gibi iş gören doğuştan bir ahlak duyumuz olduğunu öne sürmüştür.
  • Aklımız ve ahlaki duyumuz bir ahenk oluşturmalı bu ahengin açığa çıkması için dürtülerimizin bastırılması değil terbiye edilmesi gerekir. Kont, Tanrı buyurduğu için erdemli olmayı eleştirmiş ayrıca Hobbes’un ahlak anlayışındaki ben merkezciliği de sert bir dille eleştirmiştir. Romantizmin gerçek manada atası olan Rousseau vicdan edimlerini oluşturanın yargılar değil hisler olduğu ve başkalarının acılarına karşı bir sempatiye sahip olmak gerektiğinden hemfikirdir.
  • Bir haleti ruhiye olarak duyarlılık kendini duygudaşlığın gözyaşlarında ortaya çıkarır. Dönem romanlarının aksiyon dolu bölümlerden oluşan olay örgülerini bir yana bırakıp, olayların az olup yavaşlatıldığı tefekküre ve karşılıklı konuşmalara yer bıraktığı bir içe dönüş sunması şaşırtıcı değildir.Goethe’nin romanı ihtirasların akıl ve sağduyu ile uzlaştırılması konusunda gençlere bir uyarıişlevi görmeliydi. Shaftesbury’nin ahlak kuramının merkezini oluşturan doğal dürtülerin terbiye edilmesi, fırtınalı duyarlılığın hızlıca aşıp onun yerine daha klasik bir denge ve zarafet gayreti içerisinde olan Goethe’nin de temel bakış açısı oldu.
  • Schiller’e göre tek bir birey ya da bir ulus kendi içlerindeki çatışmaların üstesinden gelene kadar yani duyumsal itkileriyle form itkilerini uzlaştırana kadar özgürlük içerisinde yaşamayı başaramayacaktır.Bu kültürün görevidir. Oyun itkisi birleştirici itkidir.İhtiyaçtan ya da ödevden bağımsız estetik bir içgüdüdür. Bunun sonucu olarak Alman romantikleri bunu kendi ilkeleri kabul etmişlerdir. Bireysel ve kolektif tinin gelişiminde sanatların en can alıcı rolünü vurgulamıştır. “Güzellik tüm dünyayı mutlu etmeye yeter ve her bir varlık onun büyüsü altındayken kendi sınırlılığını unutur.

OSSİAN ŞİİRİ

  • Ossian şiiri, 18. yüzyılın ikinci yarısında İskoç yazar James Macpherson tarafından yayımlanan ve “antik Kelt destanı” olduğu iddia edilen şiirlerden oluşan bir külliyedir. Macpherson, bu metinleri “Ossian adlı kör bir Kelt ozanın eserlerinden derlediğini” söylemiş; fakat daha sonra bu şiirlerin büyük ölçüde Macpherson’un kendi yarattığı romantik bir kurgu olduğu anlaşılmıştır.
  • Yine de Avrupa kültür tarihinde etkisi olağanüstüdür.
  • Avrupa Romantizmini büyük ölçüde etkilemiştir.
    Goethe, Herder, Chateaubriand, Napoleon gibi isimler Ossian’a hayran kalmıştır. Yüzyılın klasik akılcı estetiğinden çıkıp duygu, doğa, melankoli, ulusal kimlik gibi romantik eğilimlere zemin hazırlamıştır.
  • Ressamlar (ör. Ingres, Gérard) Ossian sahnelerini tablolarına taşımıştır.
  • Metinler “antik” diye sunulsa da, araştırmalar şiirlerin çoğunun Macpherson’un yaratıcılığı olduğunu gösterir.
  • Yani Ossian külliyatı edebi bir *“modern-destansı kurgu”*dur.
  • Buna rağmen dönemin ulusal romantizmini ateşleyen bir fenomen hâline gelmiştir.
Ossian Şiiri Ingre

Ossian şiiri hem gerçek bir folklor değil, hem de tamamen uydurma olmayan; Kelt mitlerinden, yerel anlatılardan ve Macpherson’un romantik hayal gücünden oluşan bir hibrid destan olarak kabul edilir.Edebiyat ve sanat tarihinde ise Romantizmin kapılarını aralayan metinler olarak görülür.Dilersen Ossian şiirinin Romantizmle ilişkisini, Kelt mitolojisi bağlamını ya da İncilvari anlatı stilini ayrıca açabilirim.

  •  

Romantik düşünce, siyasal bir iktidarla ilgili değildir.İnançlar için son nefeslerine kadar savaşan , neye şehit olduklarına bakmadan şehit olmaya inanan değer yargısı güçlüdür. Önemli olan içtenlikli ruh saflığı idealinize kendinizi vakfetmek yetenekli ve hazır olmaktır. Niyet, eserden daha önemliydi.

Yüce kavramı Schillerin Danton’un Ölümünde görülür.

Romantikliğin gelmiş geçmiş en büyük müjdecisi, en büyük habercisi ve peygamberi olan Friedrich Schlegel insanda sonsuzluğa uçmak için doyrulmamış modern bir tutku, bireyliğin dar sınırlarını aşmak için ateşli bir özlem olduğunu söyler.

Romantik oluştaun gerçekçi oluşun tersine taklide dayalı ne varsa onu yerle bir ettiğini belirtebiliriz. Derin hislere dayanmak demek sadece bir his olayı ile ilgilenmek değil, bunun çok geniş yelpazeye dayalı bir donanımla ilgili olduğunu ortaya koymaktır.

Din Hristiyanlık duygusu

His

Öznellik: Bu tanım şiirsellik boyutunda destek verir. Romantikler bireysel öznelliği tercih etmişlerdir.

Hayal gücü

Romantik sanat ilerici ve üniversal bir sanat olarak nitelenebilir. Özellikle sanat kuram ve en çok da filozofi ile yan yana gelerek etkileşime sürüklenmiştir. Romantik oluş bitmeyen, daima süren bir şeydir. Sanatın romantik olmayanına katlanmaksa zordur. Saf aklın dışında romantik akıl da mevcuttur. Bir anlamda Romantik oluş, ruh güzelliğini mantıkla birleştirir. Böylece yaşayan bir mantık ortaya çıkar; bir filozofinin doğmasına neden olur, buradan da hisse ve düşüncede derinliğe yönelebilme şansı doğar. Bu yönelim sağlanabilirse, o zaman da özgünlük ortaya çıkma olanağı bulur.