RESMİ GÖRMEK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER-1
“Resmi görmek” program dizisi youtube kanalında yayınlanmaya başladı. Programda Hans Belting’in Floransa ve Bağdat Batı’da ve Doğu’da Bakışın Tarihi kitabından ilerleyerek anlatımını yaptık. Resmi görmeye kadar gelen süreçte öncellikle toplumun ışık ile olan hesaplamaları ön plandaydı. İbnül Heysem’in Işık teorisi resmin oluşumunda en önemli gelişmeydi. Görme eyleminin cisimlerden yansıyan ışıkla göze girme teorisi yerine ışığın havada düz bir çizgi çizerek göze ulaşmasıyla oluşan görme edimi bugüne kadar ki görme algısının temelini oluşturmuştur. Perspektif ışık ölçmlerinin Rönesansta Camera Obscura ile hesaplamaya çalışan araştırmacı bilim insanları ve sanatçılar tarafından kullanımaya başlayan bir yöntem olmuştur. İmgenin başlangıcını bilemeyebiliriz yalnız perspektifle iki boyutlu resmin çizilip bir alan ve uzam yaratılması perspektif sayesindedir. Perspektif sadece yarattığı üç boyutlu yüzeyin yanı sıra resim kültürünün ilerlemesini, resme olan kültüre bağlılığın resme yön veren perspektif tekniğiyle daha da arttığı kesindir. Perspektifin resmin oluşumunu sağlayan unsurlardan biri olarak yaratıcı sanatçılar perspektifi kullanarak kendi bakışlarını örtük biçimde göstermişlerdir. Perspektifin suda oluşturduğu halkalar büyük resmin doğmasına itici güç olmuştur. Perspektif ile yapılan resimler sanatın parçasından çok tekniğin ve optiğin bir parçasıydı. Matematik ve geometrik hesaplamalarla oluşturulan çizim, en önemlisi Panofsky’nin dediği gibi simgesel bir biçim oluşturur. Batı sanatında simgesel biçim perspektif ie oluşturulur. Perspektifin resim alanında kullanılması ve Antik çağın kültürüyle tamamlanması resim denilen olgunun kültürel ve sanat bilimi anlamında sağlam bir zemine oturtulmasını sağlar.

Perspektif Antik yunan ve Roma, Ortaçağ Avrupası’nda keşfedilmiş bir yöntem değildi. Ortaçağ skolastik düşüncenin etkisi atında insanları din ile ilgili bir kozmosa hazırlıyordu. Yapılan bilimsel araştırmalar ve filozofların çabaları Latinceden yapılan çevirilerle tanrının varlığını kanıtlamaya yönelik Tanrı aklını esas alan çalışmalardı. Ortaçağ hayatın göz ile kurulacağı Rönesans dönemine kadar hayata dair seküler kavramlardan uzakta bir otorite biçimi yaratmıştı. Rönesans Ortaçağın düşünce dünyasını Antik dünyanın ilerici bir yorumuyla yeniden yaratmıştı. Rönesans Arap dünyasının optik biçimini resimde kullanarak sadece görsel bir oluşum yaratmak yerine görsel bir devrimin fitilini ateşlemişti. Göz, görüntünün beyindeki görme sinirine ulaşmasıyla oluşuyor. Zihnin bir tasavvuru olmadan bakışa dönüşmüyordu. Göz sadece bir duyu organı olmaktan zihnin ve hayal dünyasının bir araya getirdiği çağrışım ve imgelerle düşünceye ulaşıyordu. Görme sadece gözün optik bir bakışımından öte zihinsel bir algılama boyutu taşıyordu. Görmenin psikolojik yansımaları zamanla insanın sırlarını çözmede ruhun karmaşık dünyasını aydınlatmış felsefenin ampirik boyutuna katkı sağlamıştır.
Bakış, kendi içinde tümel bir anlam içerir. Bir kişinin bakışından bir dünyanın bakışına mantıksal olmayıp ama dilsel manada bir kabule kavuşan bir söylem içerir. Bir bakışla kurulan dünyalar, modern dünyanın ideal devlet düzenini kurmada inşacı bir serüven başlatır. Herkesin inandığı bir tek doğru bakışın üzerine yapışan olumsuz görüşler ile birleşerek bir tek doğrunun olmadığı söylemsel farkların olabileceği düşüncenin çoğullaşması fikrine bizi götürür. Perspektif görmeyi geometrik bir tasarım haline getirirken tek biçimliliği de onaylar. Brunelleshi, Alberti, Ghiberti gibi sanatçılar perspektifin bir teknik olarak resmi var etmesinin ötesinde bakışa verdikleri anlamlar ile Antik çağın sembollerini resmin alanına taşırlar. Onların plastik anlamdaki kusursuzluğu tek bir ideali benimsemeleri yanında özneyi temsil eden bakışında farkında olmalarıdır. Kültürel köklerin derinliği, insanın eyleme merakı, bireysel yaratıcılıkların ve zamanın ruhu yanında resim gerçekliğinin olgunlaşmasının diğer nedenleri arasında sayılabilir.
Resmin kendi ontolojik kurgusu, bir araya getirdiği doğal unsurlar resmin sabitlediği bakışın cazibesinin nedenidir. Parçalara ayrıldığında bir anlam taşımayan renk ve ışığa dayalı sembolik biçimler bütünsel anlamına ulaşınca resim evrenini kurgulamaya başlar. Arap kültürünün put dediği kandırmaca tasvirler yanılsama ve illizyonun yaratıcı gerçekliğinde işte bu etkileyici bütünü yaratır. Bir anlamıyla havadaki ışığın yansımayla oluşan yanılsamalı görüntüsü, gözü kandıran tasvirler diğer yandan gerçekliği kopyalayan onu iki boyutlu yüzeye taşıyan geometrik bir tasarımdır. Resmin dünyadaki en önemli kültür taşıyıcısı olma hikayesini bile göz önünde tutmadan resmin oluşumunu, tekniğini ve kimyasını düşündürmesi insanın düşünen bir varlık olarak evrilmesinin ilk kanıtıdır.

